Salı, Nisan 23, 2024
Ana SayfaKim KimdirAlbert Einstein Hakkında Mutlaka Bilinmesi Gereken 15 Şaşırtıcı Gerçek

Son Yazılar

Albert Einstein Hakkında Mutlaka Bilinmesi Gereken 15 Şaşırtıcı Gerçek

Herkes Albert Einstein hayatı, sözleri, buluşları yani neyi icat etti, izafiyet teorisi, nereli olduğunu ve beyni hakkında tüm bilgiler.

Herkes Albert Einstein hayatı, sözleri, buluşları yani neyi icat etti, izafiyet teorisi, nereli olduğunu ve beyni hakkında bilgi araştırıyor. Peki Albert Einstein kimdir, ailesi, çocukları kimlerdir, IQ testi sonucu nedir, başarılı bir öğrenci miydi, ders notları kaçtı, üniversite hayatı nasıldı gibi soruları da yanıtlayacağız. İşte Albert Einstein hakkında mutlaka bilinmesi gereken 15 şaşırtıcı gerçek!

Albert Einstein;

Albert Einstein, Time Dergisi tarafından “Yüzyılın Adamı” ödülüne layık görüldü. Özel ve genel göreliliğin babası olan Einstein’ın teorileri, düzinelerce modern teknolojinin hayata geçirilmesine yardımcı olacak kavramlar ortaya attı. “Özel bir yeteneğim yok” diyordu Einstein. “Sadece tutkuyla meraklıyım.” İşte E = mc2 formülünün babası Albert Einstein hakkında bazı gerçekler.

15. ALBERT EINSTEIN’IN DOĞUMU

Denis Brian’ın Einstein: A Life adlı kitabına göre, 14 Mart 1879’da doğan Einstein “şişmiş, şekilsiz bir kafa ve aşırı kilolu bir vücutla” ana rahminden çıkmış. Büyükannesi ona baktığında Albert için, “Çok fazla şişman! Çok fazla şişman!” Diye çığlık atmış ve korkmuş. Neyse ki, Albert ilerleyen zamanda normal bir çocuk gibi şeklini almış. (Ancak, diğer alanlarda gelişmekte güçlük çekiyordu: 3 yaşına kadar konuşmaya başlamayacaktı.)

14. 3 YAŞINA KADAR HİÇ KONUŞMAMIŞ

Koca kafalı ve normal bir bebekten daha şişman halde doğan Albert Einstein ilerleyen yaşlarında da ailesini korkutmaya devam etmiş. 3 yaşına kadar hiç konuşmadığı, 7 yaşına kadar ise tutuk tutuk konuştuğu biliniyor. Ailesi Albert’in zihinsel engelli olmasından çok korkmuş. Albert Einstein‘in bu konuyla ilgili tahmini ise “bebek gevezelikleriyle uğraşmamak ve bu dönemi konuşmadan atlamak” olarak yorumlamış. Biyografi yazarı Carl Seelig’in 1954’te yaptığı bir araştırmaya Einstein şu şekilde cevap verdi: “Ailem endişeliydi çünkü nispeten geç konuşmaya başladım ve bu yüzden bir doktora danışmışlar. Kaç yaşında olduğumu hatırlamıyorum ama 3 yaşından sonra konuşmaya başladığımı söylüyorlar” demiş.

13. SİNİRLİ VE AGRESİF BİR ÇOCUKMUŞ

Yüzyılın dehası Albert Einstein çocukluk çağlarında bir şey hoşuna gitmediğinde nesneleri fırlatma alışkanlığı varmış. Hatta bir defasında, hayal kırıklığına uğramış Einstein, öğretmenine bir sandalye bile fırlatmış. 5 yaşındaki çocuk, öğretmenlerini ve aile üyelerini zıvanadan çıkarmaktan adeta zevk alıyormuş: Einstein’ın bu nesneleri fırlatma olaylarına alışan kız kardeşi Maja, daha sonra, “Bir entelektüelin kız kardeşi olmak için sağlam bir kafatası gerekir.” diyerek çocukluklarını tiye almış.

Alice Calaprice ve Trevor Lipscombe’un hazırladığı Einstein biyografisine göre, “Sinirlendiğinde, burnunun beyaza dönen ucu dışında tüm yüzü sapsarı olurdu” ifadeleri kullanılmıştır.

12. DERSLERİ HER ZAMAN ÇOK İYİYDİ

Albert Einstein’ın tembel ve notlarının kötü olduğu bir öğrencilik geçirdiği konusu tamamen yalandır. Özellikle matematik ve fizik derslerine çok meraklıydı ve bu derslerden geçmek için değil, yeni şeyler keşfetmek için çalışıyordu. Derslerinin kötü olduğuna ilişkin bilgi tamamen yanlış anlamanın sonucudur. Şöyle ki, Albert Einstein eğitiminin bir yılında okul yönetimi notları ters çevirdi, yani en yüksek not A’dan F’ye çevrilince A olan notları doğan olarak F oldu. Albert Einstein başarılı bir öğrenciydi.

MATEMATİK VE FİZİK DEHASIYDI

Yani Einstein’ın okulda sorun yaşadığı kanısı bir efsanedir. Ergenlik çağındaki Einstein yaz aylarında diğer çocuklar tatilde eğlenirken, o ise matematik ve fizik üzerinde eğlenmek için çalışmaya devam etmiş ve sonunda 15 yaşına geldiğinde diferansiyel ve integral hesaplamalarında ustalaşmıştı. Einstein ezberden nefret ediyordu ve ilgisini çekmeyen konuları incelemeyi her zaman reddetmiştir. Bu nedenle, inatçı matematik aşığı Albert, Zürih’teki “politeknik” okulun giriş sınavına girdiğinde doğal olarak dil, zooloji ve botanik bölümlerinde başarısız olmuş.

11. EINSTEIN’IN IQ’SU HİÇ BİR ZAMAN ÖLÇÜLMEDİ

Einstein’ın IQ’su hiçbir zaman ölçülmemiştir, ancak bu, insanları tahmin etmekten alıkoymamıştır. Pek çok web sitesi ünlü fizikçinin IQ’sunun 160 olduğunu iddia ediyor, ancak bu iddiayı doğrulayan bir belge bulunmamaktadır. California Üniversitesi’nde psikoloji profesörü olan Dean Keith Simonton, biyografi’ye “Fizik alanında gördüğüm en bilgili ve ayrıca entellektüel adam” demiştir. Fizik ve matematik bilimlerini hariç tutacak olursak, Albert Einstein diğer tüm işlerde normal bir insan kadar becerikli ya da beceriksizdir diyebiliriz.

10. KAFASINI DAĞITMAK İÇİN KEMAN ÇALARDI

Einstein ne zaman rahatlamak ve kafasını dağıtmak istese kendini müziğe verirdi. 5 yaşında keman derslerine başlamış ve 17 yaşındayken ise kanton okulundaki öğretmenlerini müzik sınavında keman çalarak etkilemiştir. Einstein, 1914 civarında Berlin’de yaşarken, arkadaşı ve teorik fizikçi arkadaşı Max Planck ile sonatalar oynuyordu. Ünlü olduktan sonra, Einstein, Fritz Kreisler gibi yetenekli keman sanatçılarının yanında yardım konserlerinde de görev almıştır. İkinci karısı Elsa, “Müzik, teorilerini düşünürken ona yardımcı oluyor” demiştir. “Çalışma odasına gidiyor, geri geliyor, piyanoya birkaç akor vuruyor, bir şeyler not alıyor, çalışma odasına geri dönüyor.” ifadelerini kullanmıştır. Albert Einstein’ın müzik aşkını buradaki makaleden okuyabilirsiniz.

9. ÇORAP GİYMEKTEN NEFRET EDERDİ

Einstein çorap giymekten nefret ederdi. 1930’larda Oxford’da ders verirken çorap giymek zorunda kalmadığı için son derece mutlu olmuştur. Çoraba karşı antipatisi çocukluğuna dayanıyordu: Einstein “Gençken ayak başparmağının her zaman çorapta bir delik açtığını gördüm” demiştir. “Bu yüzden çorap giymeyi bıraktım.” Bir yetişkin olarak bir atlet, iple tutulan bol pantolon ve bir çift sandalet giymeyi çok seviyordu.

8. YELKENLİ İLE SEYAHATİ ÇOK SEVERDİ

Einstein, Zürih’te bir lisans öğrencisi iken, hayatı boyunca devam edecek bir tutku olan yelkenciliğe aşık oldu. Tek bir sorun vardı: O korkunç bir denizciydi. Teknesini düzenli olarak devirdi ve onlarca kez kurtarılması gerekti. (Yelkenli teknesine “değersiz” anlamına gelen Tinef, Yidiş adı verildi.) 1935’te The New York Times, Einstein’ın yelkenle ilgili talihsizliklerini “Gelgit ve Kum Tuzağında Einstein” başlığıyla bildirdi.

7. OĞLU DOĞDU VE BERBERE GİTMEYİ BIRAKTI

Einstein, 1904’te oğlu Hans doğana kadar bakımlı siyah saçlı bir kafaya sahipti. Birçok yeni ebeveyn gibi, Einstein da bir çocuğa sahip olmanın her şeyi değiştirdiğini keşfetti: Patent firmasında çalışıyordu ve ailesini geçindirmekle meşguldü, saçlarını taramayı ve berbere gitmeyi kesti. Saçları bugün bildiğimiz hale geldi. Bundan sonra da bir daha berbere gitmediği söylenir.

6. YEMEK YEMEYİ ÇOK SEVERDİ

Einstein bir patent memuruyken, iki arkadaşıyla bir kitap kulübü kurdu ve ona “Olympia Akademisi” adını verdi. Üçlü genellikle sosis, Gravyer peyniri, meyve ve çay ile karınlarını doyururlardı. Ancak Einstein’ın doğum gününde arkadaşları sürpriz olarak pahalı bir havyar getirdiler. Tutkulu olduğu bir şey hakkında konuşurken iştahı anlamsızca açılır ve sürekli birşeyler atıştırırdı Einstein, Galileo’nun eylemsizlik ilkesini tartışırken yanaklarının temekten şişmiş olduğunu yakınları anlatmıştır – ne yediğinden tamamen habersizdi, sadece yemeyi severdi. Daha sonra şu bahaneyi dile getirdi: “Benim gibi köylülere enfes ve lüks yiyecekler sunarsanız, bunları elbette son lokmasına kadar bitirecektir”.

5. MÜSTEHCEN ESPRİLERİ SEVERDİ

Einstein ara sıra yapılan açık saçık esprilerde hoşlanırdı. Profesör olarak ilk işini kabul ettiğinde, “Ben de fahişeler loncasının resmi bir üyesiyimdemiştir. Ve kitap kulübünün bir üyesi ona “Arka Tarafın Şövalyesi Albert” yazan bir isim levhası verdiğinde, Einstein gururla bunu apartman kapısına yapıştırmıştır. Hayatının ilerleyen dönemlerinde evcil papağanı Bibo‘ya şakalar anlatırdı. (Einstein, kuşun depresyonda olduğuna ve gülmeye ihtiyacı olduğuna inanıyormuş.)

5. DİL ÇIKARDIĞI FOTOĞRAFI ÇOK SEVERDİ

Einstein 72. doğum gününde onuruna düzenlenen bir etkinlikten ayrılıyordu. Arabasına binerken, fotoğrafçılar kamera için gülümsemesini istedi. Einstein, bir fotoğraf için sırıtmaktan bıkmıştı ve yorulmuştu – bunu bütün akşam yapmıştı zaten – bu yüzden onun yerine dilini dışarı çıkararak poz verdi. Einstein fotoğrafı o kadar beğendi ki tebrik kartlarına koydu.

4. EINSTEIN BİR MUCİTTİ

İsviçre Patent Ofisinde yedi yıl çalıştıktan sonra, Einstein doğal olarak farklı icatlar ve buluşlara imza atmak istiyordu ve ömrü boyunca yaklaşık 50 patent alacaktı. Elektroniği kurcalamaktan zevk almış ve sonunda kendi kendini ayarlayan bir kameranın ve 100 yıl dayanabilecek bir buzdolabının ve hatta bir bluzun patentini bile alacaktı.

3. EINSTEIN İŞ SEVMEYE GELDİĞİNDE DAHİ DEĞİLDİ

Bilinenin aksine Einstein çok çapkın bir adamdı. Resmi olarak iki kez evlenen Einstein’ın, evliliklerinden birisinde eşinin Rus casusu olduğu bile dilden dile dolaşmıştı. Ayrıca evlilikleri haricinde hayatına birçok kadın girmiştir. Hatta ikinci eşi çapkınlıklarına göz yumuyordu. Mileva Marić (İsviçre Politeknik Okulu’nda tanıştığı bir fizikçi) ile ilk evliliği, üçüncü çocuklarının doğumundan sonra bozulmuştur. Einstein, ilk evliliğinde eşine sıra dışı talepler içeren bir liste dayatmıştır: “Benimle ilişkilerinizde aşağıdaki noktalara uyacaksınız: 1. Benden yakınlık beklemeyeceksiniz … 2. Konuşmayı bırakacaksınız ben istersem. ” Şaşırtıcı olmayan bir şekilde boşandılar elbette. Daha sonra Einstein, kuzeni Elsa Löwenthal ile evlendi.

2. MANHATTAN PROJESİ VE EINSTEIN

Einstein, Manhattan Projesi‘nin (Atom Bombası Projesi) bir parçası değildi, ancak başlatılmasında etkili oldu. 1930’ların sonlarında, Alman bilim adamları atom bombasının geliştirilmesine doğru büyük bir adım olan nükleer uranyum fizyonunu keşfettiler. Dünyanın uranyumunun çoğu Kongo’da – o zamanlar bir Belçika kolonisinde – tutuluyordu, bu yüzden Leo Szilard ve Eugene Wigner adlı iki Macar-Amerikalı fizikçi Einstein’dan arkadaşı Belçika Kraliçesi’ne bir mektup yazmasını sağlamaya karar verdi. Einstein bunun yerine Belçikalı bir bakana bir mektup önerdi, ancak Başkan Roosevelt’i tanıyan bir ekonomistle karşılaşmak, yön değişikliğine ve Amerika’yı kendi deneylerini başlatmaya iten bir mektupla sonuçlandı.

1. EINSTEIN ÇOCUKLARDAN GELEN MEKTUPLARA CEVAP GÖNDERİRKEN ÇOK MUTLU OLURDU

Einstein halktan sayısız mektup aldı, ancak her zaman çocukların gönderdiği mektupları cevaplamaya çalıştı. (Bir mektupta, genç bir kız matematikle ilgili sorunlarından şikayet etti. Einstein şöyle cevap verdi: “Matematikte zorlandığınız için endişelenmeyin. Benim de halen zorlandığımdan emin olabilirsiniz.”) Einstein’ın çocuklarla olan birçok yazışması – çekicilik ve cesaret – Alice Calaprice tarafından Sevgili Profesör Einstein adlı bir kitapta derlenmiştir.


0. BEYNİ ÇALINDI

Einstein öldükten sonra yakılmak istiyordu. Gömülmek istememesinin sebebi, bedeninin çalınacak olmasından emindi ve birilerinin bundan para kazanmasını istememekteydi. Fakat korktuğu başına geldi.. Dr. Thomas Harvey Princeton 18 Nisan 1955’de morguna girdi ve fırsatını bulup Einstein’in beynini ve gözlerini çaldı. Thomas Harvey Einstein’ın gözlerini göz doktoru Henry Adams’a verdi. New York’ta bir güvenlik kasasında bugüne kadar saklandı.

Dr. Harvey Einstein beyni üzerinde çalışmalarını tamamladıktan sonra Princeton’a geri verdi. Fakat çalışmalarından hiçbir sonuç elde edemedi.


Albert Einstein ile ilgili pek fazla bilinmeyen bir çok şeyden bahsettik. Ama elbette yalnızca bunlarla sınırlı değil. Bir matematik ve fizik dehası olan profesörün her gibi eksiklikleri veya ilginç huyları vardı. Mesela Albert Einstein’a İsrail Başkanlığı teklif edildiğini biliyor muydunuz?


Einstein Yahudi idi. Nazi zulmünden kaçmak için 1933’te Almanya’yı terk eden Einstein, Amerika Birleşik Devletleri’nde gördüğü ırk ayrımcılığına duyarlıydı. Afrikalı Amerikalıların haklarını savundu ve NAACP’nin bir üyesiydi. Ünlü siyah şarkıcı Marian Anderson, 1937’de Princeton’da konser vermeye geldiğinde Einstein onu evinde kalmaya davet etti.


Yoda’nın yüzü kısmen Einstein’a göre modellendi. Yıldız Savaşları özel efekt sanatçısı Nick Maley’e göre, “Yoda heykellerinin arkasındaki duvara bir Einstein resmi geldi ve Einstein’ın gözlerinin etrafındaki kırışıklıklar bir şekilde Yoda tasarımına işlendi. Bu evrim süreci boyunca Yoda yavaş yavaş değişti. bugün hepimizin bildiği eski bilge ruhlu cüceye nispeten özel, uzun, sıska, çekirge türü bir karakter. “


Einstein’ın görelilik teorilerinin tamamen teorik olduğunu varsaymak kolaydır, ancak bunlar gerçekten günlük yaşamınızı etkiliyor. Örneğin, genel görelilik teorisi, yerçekiminin zamanı etkilediğini belirtir: Zaman, uzaydaki nesneler için buradaki Dünya’daki nesnelere göre daha hızlı hareket eder. Ve bunun birçok uzay tabanlı teknoloji, özellikle de GPS’inizin doğruluğu için derin etkileri vardır. Teorileri ayrıca elektromıknatısların nasıl çalıştığını ve nükleer teknolojinin temelini oluşturduğunu açıklıyor.


Albert Einstein ile birlikte bu yazılarımız da ilginizi çekebilir:

6 YORUMLAR

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Latest Posts

-REKLAM-

Bunları Kaçırmayın!